Sebahattin YAVUZ

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 29 Eylül 2004

 

Şehit Düştüğü Yer: Tokat ili Yağmurlu Beldesi kırsal alanı

 

Doğduğu Tarih: 20 Mayıs 1973

 

Doğduğu Yer: Tokat, Almus, Mescit köyü

 

Mezar Yeri: Cebeci Mezarlığı, İstanbul

 

 

29 Eylül’ün son saatlerinde Tokat ilinin Yağmurlu Beldesi kırsal alanında Recai Dincel Karadeniz Kır Silahlı Propaganda Birliği’ne bağlı savaşçılarımızla oligarşinin askeri güçleri arasında çıkan çatışmada birliğimizin komutanı Sebahattin Yavuz, komutan yardımcısı Songül Koçyiğit ve savaşçılarımız Derya Devrim Ağırman ve Mustafa İşeri, son nefeslerine kadar çatışarak şehit düştüler. Kurye olarak bölgede bulunan Cephe üyesi Salih Çınar ise sağ yakalandıktan sonra infaz edildi.

Gerilla birliğimiz pusuya düşürülmüş, dört bir yandan sayıca çok üstün düşman kuvvetleri tarafından kuşatılmış olmasına rağmen, teslim alınamamıştır. Yoldaşlarımız yılların tecrübesiyle, sınıf kinleriyle, devrimci coşkularıyla savaşmışlardır.

Katledilen yoldaşlarımız gerilla mücadelesinde en tecrübeli yoldaşlarımızdandı. Songül Koçyiğit 11 yıl, Sebahattin Yavuz 10, Mustafa İşeri 10, Derya Devrim Ağırman ise 6 yıldır dağlardaydılar. Yıllardır dağlarda devrim ve sosyalizm bayrağını taşıdılar. Aç kaldılar, malzemesiz kaldılar, yorulmadılar. Yılmadılar. Yaralandılar, yaralarını otlarla sarıp umudu yaydılar Karadeniz’in yoksul köylerinde.

 

Yoldaşımız Sebahattin Yavuz (Niyazi) aslen Erzincan-Kemah'lı olup, ailesinin Tokat'a taşınmasının ardından Tokat'ın Almus ilçesi Mescit köyünde doğup büyüdü. 20 Mayıs 1973 doğumlu olan yoldaşımız, yoksul ve Alevi-Kürt bir ailenin çocuğudur.

İlkokulu köyde bitirdikten sonra, binlerce yoksul Anadolu çocuğu gibi, o da okumak için şehire gitti.

Ortaokulu Sivas'ta bitirdikten sonra Sivas Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümünde okumaya başladı.

Devrimcileri arıyor, onlarla tanışmak, devrimci olmak istiyordu. 1992'de ikinci sınıfta okurken, 16/17 Nisan direnişinin ardından bir misilleme eyleminde şehit düşen Önder Özdoğan'ın cenazesinden gözaltına alındı ve tutuklandı.

Henüz örgütlü bir devrimci değildi. Yoksulluğun çelişkilerini yaşaması, bölgede devrimcilere yönelik sempati ve demokrat bir aile yapısı olmasından kaynaklı bütün devrimcilere sempati duyan biriydi. Bu ilk gözaltısı O'nun örgütlü mücadeleye adım atmasının da vesilesi oldu.

Kayseri Hapishanesi'nde 3,5 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan yoldaşımızın devrimci tercihleri de netleşmeye başlıyordu. Kendi iradesiyle okul yerine mücadeleyi tercih edip, okulla ilişkisini kesti.

Devrimci hareketle ilişki kurması da bu süreçtedir. Devrimci Solun silahlı mücadelesine duyduğu sempati, artık somut ilişkiye dönüşecekti. Tanıdığı, bildiği solcu, devrimci insanlardan Devrimci Solcuları soruyor, “kendimi oraya ait hissediyordum” dediği devrimci hareketi arıyordu. 1991 Aralık ayında Dev-Gençlilerle tanışarak örgütlü mücadele içinde yer aldı. Bir süre Sivas'ta legal-illegal görevler aldı, bir yandan kendini eğitirken, öte yandan yoksul halkı örgütleme, bilinçlendirme çalışmalarına katıldı. Bu dönemde, birlikte şehit düştüğü Songül Koçyiğit ile birlikteydi.

Tokat-Turhal'da görevlendirildiğinde ikinci gözaltısını da burada yaşadı. 1993'te Turhal Hapishanesinde 2 ay kadar tutsak kaldıktan sonra tahliye oldu. Her iki gözaltında yaşadığı işkenceler, tehditler, kararını verdiği devrimcilikten, özlemini duyduğu dağların şahanı olma düşünden vazgeçiremedi.

Kır gerillası olma isteğini her fırsatta dile getiren yoldaşımız, bu isteğini, Turhal'da gerillanın lojistik ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendirdiği süreçte sıkça yinelemeye devam etti. Bu isteğine 1994'te kavuştu. O, artık dağların şahanlarından biriydi, halkın adalet özlemi, yaşamın içinde gördüğü ve büyük bir öfke duyduğu yoksulluğun kaynağı olan sömürü düzenini yıkarak halkın iktidarını kurma mücadelesinin silahlı gücünün öncülerinden biriydi.

10 yıl boyunca dağların zorlu koşullarında, savaşın ortasında kararlılıkla mücadelesini sürdürdü. Gerilla birliği içinde savaşçılıkla başlayan süreci, çeşitli sorumluluklarla sürdü. Yoldaşımız şehit düştüğünde Recai Dinçel Karadeniz Kır Silahlı Propaganda Birliği'nin komutanıydı.

Özgeçmişinde “ben harekete aitim” diyen yoldaşımız, devrimci harekete bakışını şu sözlerle anlatıyordu:

“Örgütlü mücadele içerisinde yer aldığım, devrimciliğimin ilk dönemlerinde; hareketi sadece ülke sınırları içerisinde yer alan, ezilen tüm halkların devrimci öncüsü olarak algılıyordum. Zamanla ideolojik ve siyasi çizgisini kavradıkça, geçmiş ile bugünkü pratiğine ve gelecek için önüne koyduğu hedeflere baktıkça; hareketin sadece Türkiye halklarının kurtuluş umudu ve temsilcisi olmadığını, aksine daha geniş ve evrensel bir niteliğe sahip olduğunu, tüm dünyadaki ezilen-sömürülen halkların, emperyalizm ve faşizm karşısındaki başeğmez temsilcisi olduğunu kavradım. Parti Cephe, Marksizm-Leninizmin ölmeyen ve ölmeyecek olan ruhudur.”

 

(Yukarıdaki özgeçmiş, Sebahattin Yavuz ve yoldaşlarının şehit düşmesiyle ilgili olarak DHKC Basın Bürosu tarafından yapılan 2 Ekim 2004 tarihli 342 No'lu açıklamadan alınmıştır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


Yoldaşları, yakınları Sebahattin Yavuz’u Anlatıyor:

 

 

Geri